2 Ağustos 2010 Pazartesi

İki süper trailer birden..



İlk trailerımız heybesinde 300 ve Watchmen gibi filmler bulunan, Zack Snyder'a ait. Güzel kardeşimiz 2011'de görücüye çıkacak bu filmde senaryoyu, yönetmenliği ve catering'i tek başına halletmiş. Trailer orgazmik...





İkinci filmimiz, Hangover gibi bi efsaneye imza atmış Todd Phillips babaya ait. Ve iddaasına göre başrollerinde Zach Galifianakis Robert Downey Jr. ikilisinin paylaştığı film " Hangover'dan çok daha eğlenceli" imiş... Daha Hangover 2 var abi, naaptın sen

Bi de hala youtube'u açamıyosanız dostlar, google'a navige yazın en azından.

30 Temmuz 2010 Cuma

City bombayı patlattı..

Adnanlar Ltd. Şti.

Bilindiği üzere Haldun Üstünel aka "007" istifasını verdi. Olayın iç yüzü daha buralara yansımadı ama ana hadisenin Adnan Sezgin ile Haldun Üstünel arasında olduğu da bi gerçek. Bu gerçekten yola çıkalım bizde o halde.

Deniliyor ki Haldun Üstünel iyi bir yönetici değildi. Sonuna kadar katılıyorum. Bende bu fikrin oluşma zamanı 19 mayıs 2007 tarihinde Ali Samiyen'deki Fenerbahçe derbisinde yaşanan su rezaletinde baş aktörlerden biri olduğunu öğrendiğim zamana tekabül eder.. "İçimizden biri Haldun Üstünel " sloganı o günün ardından daha farklı bi algılamaya başlamışımdır .. Yalnız bunun dışında ısrarla kendini arka planda tutmaya çalışan yönetici profilinden bahsetmezsek ayıp olur. Belki tribundeki goygoycularla ilişkileri vardı ama milyonlarca taraftarı olan bi camia'nın Haldun Üstünel'e tapmasında bunun rolü sıfıra yakındır. Haldun Üstünel bugün Beşiktaş taraftarının yaşadığı "oh amına koyim yaa" rahatlığını bize çok hesaplı yaşatan, Batista'lı Bratulu, Cesar Pirates'li günlere sünger çeken adamdır. Ve bugün yine Grealla'ların, Pojak'ların adının geçtiği günlerde Galatasaray'a kattığı değer çok daha iyi anlaşılmaktadır..




Diğer taraftan Adnan Sezgin tam bir kapalı kutu... Tamam taraftar sevmiyor ama neden sevilmediğini kimse de tam olarak bilmiyor. Denilen şu; Gerets, Skibbe, Felkamp ve Bülent gitti neden bu adam hala orda... İşin sıkıntılı tarafı buna kimsenin " çünkü .." ile başlayan bi cevabı da yok... Benim Adnan Sezgin'e notunu verdiğim gün, Gerets sonrası gelen şampiyonlukta ekranların karşısında Cevat hoca'yı harcadığı gündür.. O güne kadar ekran karşısında görmediğimiz bu yiğit, o esnada esas oğlan olma çabaları çok acınasıydı.

Büyük Adnan'a ise fazla değinmeye gerek yok. Cemal Nalga skandalı, gönderilen hocalar, önce yardımcıları kovmalar, 20:45 gibi ucuz sloganlarla psikolojik savaş yaptığını iddaa etmeler ve o Aziz Yıldırım ve Arda haberi çıktığında, çocuğa o panikle Metin Oktay yükü biçip, kaptan yapmalar (ki psikolojik savaş öyle değil, böyle olur demiştir Aziz Yıldrıım bu hamleyle)... Ve tüm bunlara rağmen bugün hala isminin önünde Galatasaray Başkanı gibi bi sıfat varsa bunu Haldun Üstünel'in getirdiği Frank Rijkaard'a borçludur..

Galatasaray taraftarı bir süredir unuttuğu " Kim Kallström'ün eşi ikna edilemedi" , " Cimbom Tevez'e kancayı taktı, Sezgin İngiltereye uçtu " tarzı haberlere bir an önce alıştırsın kendini. Artık Adnanların dünyasındayız..

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Play..


23 Şubat 2010 Salı

Demokrasinin Kılıcı


Milliyet'in Uğur Demirkırdı imzalı haberi bugünkü eğlencem de. Takım, rakiplere eğlence olunca, bize de bunlar kalıyor haliyle.

Ancak; bir gerçek var ki, kupada,ligde ve Avrupa liginde hedeflerin devam etmesi şimdilik yönetimin radikal tedbirlere başvurmasını engelliyor. Ancak Başkan Aziz Yıldırım ve ekibinin bu sezona kadar olan yönetim anlayışı, takımın üzerinde demokrasinin kılıcı gibi duruyor.

Hastası olduğum şeylerden biridir karizmatik varsayılan klişeleri doğru dürüst bilmeden kullanma çabası. Bu kılıç da yaygın bir örnek. Demokles'i bu kadar üzmeye kimsenin hakkı yok.

Bunun yerine aşağıdaki, teokrasinin ekmek bıçağını öneriyorum.

22 Aralık 2009 Salı

Puskas'ın Kemikleri

Sızlıyor olma ihtimali dahilinde böyle attım başlığı. Ronaldo'nun golü de çok pis ama Grafite'ninki varken hiçbirine söz düşmez gibi duruyor. Bayern savunması rehabilitasyona ihtiyaç duydu o golden sonra zira.

Mütevazı duruyor diğerlerinin arasında ama, Juninho'nun golü de favorilerimdendi. Fizik dersine bizim Ergun Hoca'nın girmediği belli.

Olan olmuş artık. Tebrikler CR7 mi 9 mu her neyse.

17 Aralık 2009 Perşembe

Özlenen Tablo

Collina'yı özlemiştik; bu barajı da es geçmeyelim. xoxo, gossip girl.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Rooney Düşerken

Daha önce bu konuda eleştiri almış lakin "Hayatımda kendimi bilerek yere attıysam iki gözüm önüme aksın" tipi demeçler verip nimeti öperek kendini inandırıcı kılmaya çalışmıştı Rooney. Son Aston Villa maçından sonra bunları külahımıza anlatmaya devam edebilir.

Rooney La Plongeuse - The best bloopers are a click away

Emre Utkucan Yine Kazandırdı!

Maraton ve Misli çalışanı Emre Utkucan kazandırmaya devam ediyormuş. En son 5 sene önce bahis oynamış biri olarak bu işler hakkında pek ahkam kesmek istemem ama artık kendimi frenleyemedim. Bu hafta tutturduğu söylenen maçlar aynı kuponda olsa 14.3 veriyor ki bu sanırım Emre Utkucan tarihindeki tepe noktadır; 1'e 3, 1'e 5 ile poz verilen bir tarih neticede bu.

O bakışlar bende olsa iddaa zenginiydim şimdi...

Küs

Milliyet beni eğlendirmeye devam ediyor:

"Ankaragücü'ne attığı iki golle Fenerbahçe'ye hayat veren kaptan Alex, maç sonrası yaptığı açıklamayla polemik başlattı. Kaptan, "Özer Fenerbahçe için ne kadar önemli oyuncu olduğunu gösterdi. Daum ona mutlaka ilk 11'de yer bulmalı" deyince,Dos Santos ve Vederson tarafından tepki gördü.

İki sambacı, sol kanatta kendilerinin yerine oynayan Özer'i savunup kendilerini üstü kapalı şekilde eleştiren kaptana kızgınlar. Santos ve Vederson'un, Alex'e bu yüzden küstükleri belirtiliyor. Bu arada Alex, Ankaragücü galibiyetini fazla büyütmemeleri gerektiğini belirterek, "Daha eksiğimiz var" dedi."

- Bi do que falar para nós migg ok?? Vedo Come ...('Bi daha bizimle konuşma tamam mığğ?? Gel Vedo...'nun Google Translate'çesi.)

Kim Dövdü Çocuğum Sizi?

Forma benim gecelik eşofmanı andırsa da değişikmiş, hoşmuş. Özledik be Collina...

11 Aralık 2009 Cuma

Bu Gollerle mi Ha?

İbrahim Kızıl eski Antep-Fener maçlarına dair ayartmalı, şike imalı açıklamalar yapmış. Hadi Oğuz ayartıldı diyelim, komedi dans bilmem kaçlısı Antep savunması ne iş?

Oğuz ile Hasagiç beraber kalede bulunsa çıkartamayacakları şutları atan Kemal ile Deivid de motivasyon amaçlı mektebe götürülmüş olabilir maç öncesi. Bunun da yargı nezdinde üzerine gidilmeli.

İkinci video bonus. Nostalji iyidir hem.


Kafamdaki Tello Değilsin


Çekik gözlülüğünden de mi kıllanmadınız Şilili yazarken arkadaş? Sonra "basında güven..."
Paint becerilerimi sergilemekten geri duramadığım ve bayanlarla da "sex sells" düsturuna selam çaktığım rahatlıkla iddia edilebilir.

(Dikkat ettiyseniz 8 mio'ya taze okutulmuş Tabata'nın bir talibi olduğu haberine hiç değinmedim.)

27 Ekim 2009 Salı

Golden Foot 2009 - II

Golden Foot 

Looking For Eric

İzlemek için doğru an'ı bekliyordum. Bazen yaparım bunu, hele öncesindeki olumlu yorumların yanında film, benim için  Guy Ritchie, Shane Meadows'la birlikte mahşerin 3 britanyalısından Ken Loach ait olunca bu doğru anı bekleme saplantısı tavan yaptı.

Hatta itiraf edeyim, güya Fenerbahçe'yi Kadıköy'de morartıktan sonra yorumları, televizyonu, her şeyi ertesi güne bırakıp Looking For Eric'i izleyecektim o keyifle. Olmadı tabii.. Hesapta her şey 4/4'lük olunca izleyeceğim bir keyif filmi olacaktı.. Uzatmayayım, maçın skıntısından içim içimi yerken bir an film de, ken loach da, cantona da gözümde anlamını yitirdi ve şöyle bi bakayım dedim en son. Ve bittikten sonra anladım ki; izlemek için bundan daha doğru bir an istesem de seçemezmişim.  

Spoiler vermeden film anlatma işini de hiç beceremiyorum. Bu yüzden filmin yerine, Eric Cantona'nın neden bir ilham kaynağı olduğundan bahsetmek istiyorum. Eminim tekmeyi bilmyen yoktur ama sonrasındaki basın toplantısını bilmeyenler vardır.

Tarih 26 haziran 1995, United deplasmanda Crystal Palace ile oynuyor ve Cantona, defans oyuncusu Richard Shaw'u formasından çekip, hafifte bir tekme savurup oyundan atılır. Sonrasında da tribunlerden kendine küfür eden Palace taraftarı Matthew Simmons'a o ünlü Kung Fu tekmesini savurur.

Ve ardından basın toplantısı.. Eric The King, hadisenin iç yüzünü, neden bu kadar sinirlendiğini ve bunun gibi detayları öğrenme umuduyla gelen onlarca martının karşısına geçer,  " Martıların balıkçı gemilerini takip etmesinin nedeni, sardalyelerin denize atılacağını düşünmeleridir.. Çok teşekkürler"  der ve kendisiyle aynı masada oturan 5 adamı "napıyo lan bu " bakışları arasında orada bırakır ve kahkahalar eşliğinde salonu terk eder.