Kurada Strum Graz haberini öğrenince aklıma Sami Yen'deki maç değil de orda valilik stadında 3 yediğimiz maç geldi direkt aklıma. Kinci bi insan da değilim hani. Ama işte bazı mağlubiyetler çok koyuyor adama. Benim için; Chelsea, Villareal, Olympiakos'un yanında bir de Graz vardır kara kaplı defterde.
Bizim dükkana aksatmadan uğrayanlar farklı kazanılan maçlarda bile edinilen top hakimiyetini, yeterli verimlilikte gol pozisyonuna çeviremediğimizden bahsettiğimi hatırlayacaktır. Kaldı ki bunu da Felkamp, hatta Skibbe dönemleriyle karşılaştırarak söylüyorum. Sene başından beri topla koşarak değil topu koşturarak tempo yapmak, topa koşarak değil toplu koşarak savunma yaptrımak istiyor teknik ekip bu takıma. Kafalarındaki süreçle, gelişen süreç arasında ne kadar uyuşma var bilmiyorum ama bu geçiş döneminin sürekli ve farklı galibiyetlerle gitmesinin futbolcunun " biz zaten iyiyiz " düşüncesini benimsemesi gibi bir tehlike de mevcut. O yüzden bu zararsız puan kayıplarınını olumlu tarafına da bakmak lazım.
Her transfer edilen topçu, ne kadar maliyetle gelmiş olursa olsun, tutacak diye bir şey yok. Ama uyun dönemi bir sene süren futbolcuların oynadığı bir ülkede aldığı dakika başına verimliliği kabuledilebilirin çok üstünde olan Elano için bugün kantarın topuzu biraz kaçmış gibi görünüyor. Bugün son dakikalarda o pozisyonda ıskalamasa, maçı 1 gol 1 asist ile tamalayacak ve kimse İliç vari top kayıplarından bahsetmeyecekti.
Son 3 maç, Sami Yen'de alınmış 2 beraberlikle bitse dahi saha içi organizsasyonları ve alan parsellemede gelişme olduğu kesin Galatarasay'da. Yalnız bunun yanında Başta Mehmet Topal ve Hakan Balta olmak üzere bazı oyuncularda güçsüzlük ve yorgunluk emareleri de başladı ki sanırım şu an için en önemli tehlike bu takım adına.
Sezon başından beri bir sürü olumlu değişikliğe rağmen, sanırım bu felsefedeki değişimin bize tek olumsuz katkısı; atak sonunda dönen rebound toplarını hem yeterli oranda toplayamamak hem de bu topları etkin şekilde kullanıp, rakip defansı bunaltmakta sürekliliğin yakalanamaması.. Ayhan gelince bi nebze düzelir diye düşünmüştüm, özellikle ilk yarı itibarı ile topu toplama da bi gelişme olsa da oyuna sokmadaki sıkıntı da bi değişiklik yok.
Son bölümde de biraz taraftara değinmek istiyorum. Şayet Ali Sami Yen Stadyumuna giden insanın, maçı benim gibi evinde çay eşliğinde uzanarak izleyen adamdan farklı olarak taraftarlık sorumluluğu vardır. Mesela benim adım seyircidir, maç içinde hata yapan Mehmet Topal'a bağırıp çığırırım istediğim gibi, ama oraya giden taraftarların daha 20. dakikadan itibaren bu tip hatalarda homurdanması çok yanlış. Sezon öncesi taraftarların en çok üzerinde durduğu husus olan " sabırı ", sadece Rijkaard'a değil, tüm takıma olması gerektiğinin hatırlanması gerek.
Bu arada Eskişehir maçında son 20 dakikada oluşan panikle şişirilmeye başlanan topları, bu maçta uzatma dakikalarında bile görmemek çok sevindirici. Şimdi Pazar günü Ankaragücü maçı var. Zor bir maç olmaya aday, tandem ve libero rotasyonu sakatlıklarla bu kadar minimize edilmişken, bu bölgelerde yorgun bi görüntü veren Galatasaray'ın, golü erken bulması şart.
2 yorum:
Galatasaray sozluk yazarlarinin bloglarinida gormek guzel oluyor.Sen bilirsin TT arenada kombineler ne kadar olucak asagi
yukari.
Gorusmek uzere.
Hocam teşekkür ederim ama Galatasaray sozluk'te daha çaylağım henüz. Nickim'de farklı
Beni başka biriyle karıştıyor olabilir misin acaba :)
Yorum Gönder