14 Eylül 2009 Pazartesi

Bursaspor:0 - Fenerbahçe:1

Bu sezonun Anadolu takımları bazında Trabzon ile en zorlu deplasmanlarından biri Bursa. Genç, çok koşan, savaşan kadrosuna ek ateşli seyircisiyle her takım için zorlu olabilecek bir yer (evindeki son maçınıda geçen sene Kasım'da Ankaraspor'a kaybetmiş, neredeyse 1 yıldır yenilgi yüzü görmemiş). Dün akşam bu atmosferde Fenerbahçe sahada iyi futbol sergilemese de, iyi savaşarak, kontrollü defans yapıp rakibe neredeyse pozisyon dahi vermeden sonuca gitti ve maçı 1-0 kazanmasını bildi. İyi futbolu sonuca tercih edenlerde olabilir ama bu seferlik alınan 3 puan için kötü futbola razıyız (zaten Daum'da razı olduğunu attığı golün üstüne yatarak gösterdi).



Daum savunmanın göbeğinde Lugano ve Bilica ikilisini bozmak istemeyince yol yorgunu olan Andre Santos'a kontenjan sebebiyle kulübe gözüktü. Andre Santos'un yerine Vederson, cezalı Emre'nin yerine de Mehmet Topuz'la başladı Daum. Vederson ilk yarıda vasatı aşamazken (ikinci yarı sol bekte daha iyiydi) Mehmet Topuz ise beklenenin üstünde bir performans sergilerken Emre'yi çok fazla aratmadı. Savunmanın üç adamı çakılı, Gokhan Gönül ise eski maçlardaki kadar çok ve etkili olmasa da ileri doğru bindiren tek savunmacıydı (bunun sebebi Gökhan'daki fiziksel ve mental yorgunluk). Bunun dışında Cristian'ın ortasaha çizgisini geçmemesi (bu adam her geçen gün Selçuk'laşıyor), Mehmet Topuz'un daha defansif kullanılmasi ve kanattaki defansif özellikli Vederson'un hücuma gereken katkıyı yapamamasıyla Fenerbahçe devre boyunca etkisiz gözüktü. Bursa daha çok top çeviren, paslaşan, hücum varyasyonları deneyen takımdı ama onlarda son vuruş ve son paslarda başarılı değillerdi. Gol tam da ekran başında veya stattaki bütün Fenerlilerin Guiza'ya söylendiği anda Alex'ten geldi, Alex eski günlerine dönen Guiza'ya 'bak matador kardeşim topa önündeki bunca adama rağmen hiçbirine çarptırmadan ve kalecinin uzanamayacağı yere bu şekilde vurulur' diyerekten vurdu ve şık bir gole daha imza attı.



2.yarıya ilk yarıdan farklı olarak Bursa seyircisinin 3 dakika boyunca Fenerbahçeli futbolculara ve seyircilere yaptığı küfürlü tezahüratlarla girdik, bunun dışında her şey ilk yarıdaki gibiydi. Bursa yine baskılı gözüken taraf fakat son vuruşlarda beceriksizlerdi ve neredeyse pozisyona dahi giremeden maçı bitirdiler. Bundaki en önemli sebep ortadaki Lugano ve Bilica'nın iyi performans göstermeleriydi, gerçi ikisi de en iyi oldukları ortamda oynadılar, takım olarak arkaya yaslanılan, arkada geniş alan bırakılmayan sistemde ikisi de her zaman çok başarılı olurlar. Ama geniş boşluk bırakılan maçlarda maç sonu daha çok hüzün olur gibi. Daum'un maç öncesi Bursaspor'u kafasında Werder Bremen'mişçesine büyütüp, kendini korkutması yaptığı degişikliklere de yansıdı. Guiza-Deivid (Semih'i almamasındaki en önemie etken Deivid'i forvetten ziyade orta sahanın içinde kullanma düşüncesiydi) ve Mehmet Topuz-Selçuk değişiklikleriyle iyice savunmaya çekilip skora korumaya calıştı, hatta son 10 dakika kaleye en yakın isim olarak Alex oynadı. Skorun bu şekilde olmasının en önemli sebebi ise tartışmasız aradaki kalite farkıydi. Milli maçlarda beğendiğim Sercan ise, dünkü Fenerbahçe kapalı savunması karşısında çok etkisiz kaldı, eğer kendisi büyük takımda oynamak istiyorsa her zaman karşısında toplu halde kapanacak, geniş alan bırakmayacak takımlara karşı oynayacağını, yani her maçın bu maçtaki gibi geçeceğini bilmeli, bu yüzden kendini birazda bu konuda eğitmeye calışmalı.



Ayrıca geçen haftalarda yönetime tavsiye olarak ilettiğim, Emre Belözoğlu'nun acilen 'Sinir Kontrol Yönetimi' terapilerine gönderilmesi talebimi genişletip, tüm takımın 'Toplu/Grup Sinir Kontrol Yonetimi' seanslarına gönderilmesini tavsiye ediyorum. Tamam hakem her ne kadar da elinde sarı kartıyla gezip, ilk 30 dakikada Fenerbahçeli futbolculara yaptıkları 3 faul karşılığında 4 sarı kart verdiyse de futbolcuların daha sakin olmaları gerekmekteydi. Sarı lacivertliler için tek teselli hakemin kartlar sonrası futbolcuların toplu tepkilerine karşılıksız kalması ve kırmızı çıkartmamasıydı.

Hiç yorum yok: