Basın toplantısında Mustafa Denizli'ye "Ön tarafta daha güçlü oyuncular yerine neden Nihat, Yusuf, Tabata ve S. Özkan " diye sorulduğunda hoca, bu kadronun daha efektif olacağını düşündüğü söyledi. Bu dörtlünün yalandan tandeme yaptığı baskı Galatasaray'ın oyun setlerini kanatlardan zorlanmadan kurmasına olanak sağladı. İlk 5 dakikada da bu sayede Galatasaray topu Beşiktaş yarı sahasına gerçekten çok güzel ve çok rahat taşıyabildi.
Mustafa Denizli ikinci yarı yaptığı değişiklikleri, dünkü postta izah etmeye çalıştığım mantıkta oyuna başlarken tercih etmesi ve eldeki teknik topçuları maçın gidişatına göre oyuna sokması bana daha akılcı gelmişti. Zira ilk yarıda Beşiktaş'ın topa daha fazla hakim olması kimseyi yanıltmasın, erken bulunan gol biraz da Mustafa Denizli'nin şansı olmuştur bana göre. 5 dakikalık oynanan futboldan bu çıkarıma varmak yanlış olabilir ama gol için saldıran Galatasaray'da Sabri ve Keita'nın karışında maça başlayan Yusuf ile İsmail'İn yaratabileceği baskıdan bahsetmek, teoride bile olsa, biraz komik kaçar. Beşiktaş cephesinde yaslanan Galatasaray'a karşı araya atılan toplarla etkili olma planının ilk yarı sonucu, yanlış hatırlamıyorsam, yedi tane açık ofsayttı.
Milli maç aralarının her takıma olan etkisi aynı değil. Gerek yorgunluk, gerek daha saha içinde oturmayan bir sürü şey varken bu aralar sonrası takımdan tempo anlamında çok fazla beklenti içinde olmamak lazım. O yüzden 2. gol gelene kurulamayan saha içi organizasyonunu biraz da buna bağlanmalı.. Ankaraspor maçında beğenmediğim Topal - Sarp ikilisi bugün daha toplu oynadı. Sanırım bunun sebebi Ankaraspor maçında Ayhan'ın görevi Topal'da iken, bugün bu görevin yapı olarak daha uygun olan Sarp'a verilmiş olmasıydı. Yine de Ayhan'ın rahatlığını yaşatmadılar, özellikle ikinci yarı Fink'in girmesinden sonra 2. gole kadar kötü oynadılar. Pana maçı öncesi rahatsız eden en önemli bölge burası.
Her şeye rağmen "ciddi rakip" efsanesi de temiz bi skorla yıkıldı. Galatasaray'ın ekonomik oynayarak Beşiktaş gibi bir takıma karşı 3 gol bulması, goller nasıl gelmiş olursa olsun, önemlidir . "Ciddi rakipler"in iyi top oynamadan da yenilebildiğini bir kez daha gördük. Hakkını vermek lazım; iyi oynamayan, yorgun olan takım defansta son derece disipllinliydi. Özellikle Hakan Balta bu kadar kötü oynarken bile çizgi defans stratejisinin, 1 pozisyon dışında, sorunsuz uygulanabilmesi uzun süredir birlikte oynamanın meyvesi.
2 sene öncesine kadar 60 da oyundan düşen kaptanın fiziksel olarak kaydettiği aşama ortada da olsa, sanırım kimse bu maç ondan ciddi performans beklemiyordu. Elano, Aydın gibi opsiyonlar hazır olsa oynayacağını bile sanmıyorum. Bugün ilk golden sonra orta sahanın kaybedilmesi biraz da bu sebeptendi. Keita ve Arda'nın çıkması , Barış'la Elano'nun girmesinin ardından Barış'ın ortaya çekilip, Elano'nun sol kanatta devam etmesine de biraz şaşırdım açıkcası. Ben o değişikliklerden sonra 4-4-1-1 dönüleceğini sanmıştım Rijkaard tercih etmedi. Ama Elano'nun ikinci yarılarda girdiği oyunlarda supporter olarak denenmesi güzel sonuçlar verebilir. Ayrıca Premier Lig imzalı 3. gol de çok güzeldi.
Transfer döneminin son günlerinde kadroya eklenen Caner'in gelişi biraz sessiz olmuştu. Bu maçta kalitesine dair kendini hatırlatan bir kaç hareketi bekleneneden daha yararlı olacağının sinyalini verdi. Sabri'nin ,yine maç içinde ikinci yarı bir iki pozisyonda dengesini kaybetse dahi, kafasını kaldırıp, kontrollü oynamak için çabalaması son 3 maçta takım adına en büyük artıdır.
Son olarak maçın ardından Rıdvan'ın Leo Franco hakkında fikir sahibi olması için yeterli malzeme çıkmıştır diye umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder