1995 yılından sonra lige ilk defa 4. maçında çok zorlanarak da olsa 4’te 4 yaparak başladı Fenerbahçe. Maçı izleyen taraflı tarafsız herkesin maçın hakkının beraberlik olduğunu, galibiyet olcaksa da Manisa’nın galibiyetinin olmasında hemfikirdir. Ama futbol işte bu, garip oyun sonuç hiçbir zaman belli olmaz.
Daum sağ bekte Gökhan Gönül’ün yokluğunda ilk defa ilk onbirde şans verdiği Bekir’le başlıyordu oyuna, geri kalan 10 kişi ise alışkın olduğumuz klasik kadroydu. Ama Gökhan’ın sahada olmaması hem hücumda hem de savunmada Fenerbahçe’nin sağ kanadını kırıyordu, özellikle insanın gözü sağ kanatta Gökhan Gönül’e alışınca, yerine Bekir’i izlemek insanı maziye götürüp, Fatih Akyel’li, Serkan'lı sağ kanadı hücumda hiç işlemeyen günleri hatırlatıyordu (Gökhan'la Bekir arasındaki fark en az renkli ile siyah beyaz televizyon arasındaki fark kadar netti). Bekir’in geçmiş maçlarını pek bilmediğim için tam kesin bir şey söylemeyeceğim ama bu adamın oyunu bu şekildeyse bu adam kesinlikle Fenerbahçe’nin oyunucusu değil, ama yine de kendisine stoper pozisyonunda da birkaç maçta şans verdikten sonra değerlendirmek, kesin yoruma ulaşmak daha doğru olacak gibi. Halbuki Daum’un burdaki tercihi öncelikli olarak Önder, ikinci alternatif olarakta Mehmet Topuz olmalıydı (Herr Daum ilk hatasını bu seçimde yaptı).
Gökhan’ın yokluğu 3-4 maçtır iyi gözüken Kazım’ı da olumsuz etkileyerek, Kazım’ı sahanın kötülerinden yaptı, özellikle topu ayağına aldığında sağında Gökhan topsuz koşular yaparak savunmacının bir tanesini kendisine çekerek Kazım’a topu sürebileceği koridorlar açıyor, fakat Bekir bu rolü üstlenemeyince Kazım’a da 73’te kulübenin yolu gözüktü. Anladık ki nasıl Güiza Alex'le başka bir güzelse, Kazım da Gökhan'la öyle. Semih’le birlikte aynı dakikada Dos Santos da Mehmet Topuz’la değişti, halbuki bu değişiklikler en geç 46. dakikada olmalıydı, çünkü ilk yarı boyunca formsuz Carlos, nötr Bekir ve hiç bindiremeyen Dos Santos ve Kazım yüzünden kanatlar hiç işlemiyordu, bu yüzden oyunu rakip kaleye yıkabilmek için Alex’i çok az arkaya çekip Semih’i Guiza’nın yanına sürmek ve Mehmet Topuz’u da Emre’nin yanında orta sahada dinanizmi ve enerjiyi arttırmak için oyuna sürmek en doğru hamlelerdi fakat Herr Daum uzun süre bu değişiklikleri yapmayarak maçı riske attı (ki Herr Daum'un ikinci hatasıdır) ve şansının yardımıyla kötü oynadığı maçta Okçu’nun ve Nöbetçi golcü Semih’in Avrupa Şampiyonası’ndaki Hırvatistan maçındaki rolüne soyunmasıyla 3 puanı alabildi.
Maçta ikinci oyuncu ayrı paragraf açmak gerekiyor: Emre ve Alex. Emre gerçekten iyi oynadığı, çok koştuğu maçta hakemin yanında artık klasikleşen gereksiz hareketlerinden birini yaptı (Cristian’ın savunma göbeğinin içine çok fazla girmesiyle, yaklaşık 60 metrelik bir alanda 3 Manisalı’yla tek başına savaşmak zorunda kalıp sinirleri gerildi, bu da genetik kontrol kaybına etken dışsal bir faktördü, ehh bi de oruç başına vurdu) ve sarı kartı yedi, yetmiyormuş gibi hakemin yanında Nizamettin’e küfrederek kırmızı kartı yedi, bu da yetmiyormuş gibi hakemi iterek de cezasını arttırdı. Yaptığı gerçekten kabul edilebilir değil, Fenerbahçe seyircisi kendisini bütün iticiliğine rağmen yeni yeni sevmeye başlamışken, bu şekilde yaptığı hareketlerle hem Fenerbahçeli taraftarların gözünden düşüyor, hem de ligin en itici, en sevilmeyen oyuncusu apoletine emin adımlarla ilerliyor. Tahminimce kendisine 4 maçlık ceza verilecek, Tahkim Kurulu’da 3 maça indirecek, Emre de locada kankası Acun Ilıcalı’yla maçları izleyecek. Ayrıca yönetime tavsiyemdir, kendisi acilen 'Sinir Kontrol Yönetimi' terapilerine gönderilmelidir.
Klasik bir Alex oyunu daha... Yine oyunda hiç yoktu, çabuk atlattığı sakatlıktan sonra zaten kendisinden inanılmaz bir oyun beklemek doğru olmazdı ama, Alex hiç ortalarda gözükmemesine rağmen Guiza’ya yürüyerek attığı muhteşem pasla, kalaciye nişanlıdığı rövaşatayla ve 90+4’te Semih’in attığı gol öncesi yaptığı yarı asistiyle maçın sonucuna damgasını vurdu.
Manisa ise Kadıöy’de Fenerbahçe’ye karşı yürekli ve akıllı bir oyun ortaya koydu. Genç kadro hem çok koşarken, hem de akıllı oynarak Fenerbahçe’ye alan bırakmayınca, hem Fenerbahçe gol pozisyonlarına giremedi, hem de Manisa birçok gol pozisyonuna girdi, fakat son hareketlerde Simpson, Bart Simpson’lık yaparak takımı olası bir galibiyetten etti. Maçın 59. dakikasında net penaltıları verilmedi (ki penaltı verilse Bekir 2. sarı kartla kırmızıyı da görecekti), maçın sonucunu tamamen etkileyebeilecek bir pozisyondu, ama 10 kişi kalmış Fenerbahçe’ye karşı 86’da beraberlik golünü bulup gardını düşürdükten sonra son yumruğu vurup rakibini nakavt edememelerini ise tamamen tecrübesizliklerine veriyorum.
NOT: Fenerbahçeli oyuncuların maç öncesi giydikleri kırmızı ay yıldızlı t-shirtler gerçekten çok güzeldi, çok hoş bir şekilde 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutladılar, biz de burdan tüm blogumuzun ve herkesin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder