27 Haziran 2009 Cumartesi

Lincoln Hadisesi..

Transfer haberine bu kadar sevindiğim ikinci bir oyuncu hatırlamıyorum.. Nasıl ilk başta Gökhan Zan haberine inanamadıysam, toplu makaraya alındığımı düşündüysem aynısı Lincoln transferinde de oldu( burdan Zan transferine sevindiğim anlamı çıkmasın).. Ama iyisi vasatı ve kötüsü ile geçen 2 yılın ardından gelinen nokta belli.Takım Servet dahil Hollanda'ya gitti, Lincoln hala piyasada yok.

Bu konuda da faturayı ne Lincoln'e ne de ona tepki gösteren futbolculara kesiyorum.. Hata, en başta bizi yıllardır mest edip, 10 numara fetişisti yapan Hagi'nin, ardından da takım liderliğinin; önce takım içinde güven ve saygı kazanmaktan geçtiği gerçeğini unutup, Ali Sami Yen'de takımın lideriymiş gibi Lincoln lehinde delice tezahürat eden, aralarında kendimin de bulunduğu, taraftarın ve amatör yöneticilik anlayışınındır.. Bu sevgi selinin ardında yatan taraftar bilinçaltında Hagi'yi çok özlemenin yanında Alex De Souza'nın yaptığı etkiden bahsetmezsek çarpılırız.

Lincoln'e tepkili futbolculara gelirsek.. Burda biraz türk futbol tarihinin kaderini değiştiren 2000 jenarasyonunu en azından o günlerin hatrına anlamaya çalışmak gerekli diye düşünüyorum. Çünkü Lincoln'e gösterilen tepki bireysel olmaktan öte bi anlayışın sonucudur.. Ortada yardımlaşma, mücadele ve muthiş bir açlıkla gelen somut elle tutulur bi sonuç var. Bu sonuçtur " bizim onlardan farkımız yok" teorisini gerçek yapan.. Tabii ki bu sürecin zihinlerde yaptığı pozitif birçok etkinin yanında süreçin doğru yönetilememesi ile birlikte yavaş yavaş Frankestein hikayesine dönen tarafına da değinmek gerek.. O kısmı da " Jardel ve Lincoln " özelinde veya yapılmayan ödemeler, yerlilerden istenilen fedakarlıklar, bi yerden sonra " Siz bizim evladımızsınız. " kalıbının çare etmemesi, o çarpık dengeyi bir arada tutmak adına takım içinde cemaat aracılığı ile ayrı gruplaşan oyuncu kısmına verilmek zorunda kalınan tavizler/göz yummalar gibi içine daha bir çok eylemin eklenmesi gereken kronolojik sıralama ile açabiliriz..

Hiçbir taraftar takım içinde problem olsun istemez. Büyük beklentilerle transfer edilen yabancıların uyum sağlamasını hatta söz konusu taraftar Galatasaray taraftarıysa o yabancı'dan kulübü benimsemesini ve sahiplenmesini bekler, gösterdiği aşırı sevginin karşılığı olarak.. Üst paragrafta anlatmaya çalıştığım anlayışın sahibi ve mirasçıları olmalarından ötürü Hasan, Arda ve Sabri'nin; Lincoln'ün disiplinsiz/ duyarsız davranışlarına bakışı ile Schalke altyapısından yetişmiş bir futbolcunun bakışı aynı değil. Mesela benzer bir sahiplenme de altyapı oyuncularının takıma monte edilmesiyle iyice artan Katalan kimliğinin de etkisi nedeniyle Barcelona'da da görüyorum. Bu bakımdan; Barcelona döneminde, öncelik olarak belirnen başarı hedefinin gelmesinin ardından, bu dengeyi sağlamakta başarısız olan Rijkaard'a içinde truva atı olan bi Galatasaray bırakmak çok da akıl karı gelmiyor.  

Lincoln için henüz ipler kopmuş olmamasına rağmen Rijkaard şansını kullanmasını ve beyaz bi sayfa açmasını dilerdim hem takım hem de kendi adına.. Şu saatten sonra kalsa bile, Ronaldinho örneğinden sonra Rijkaard'ın Lincoln'e olan tavrının kesin ve net olacağını, Lincoln'ün kalmak istemesi durumda bile uzun bi süre yedek kulübesinde kalacağını tahmin ediyorum..

Hiç yorum yok: