United "v yaka" kavramını yanlış anlayınca ortaya bu sonuç çıkmış... Ya da bu, ağalık düzenine, töre cinayetlerine vs.'ye bir başkaldırı. Bir dahaki adım Guy Fawkes maskesiyle sahaya çıkmak olabilir..
"Futbol 90 dakikadır ve sonunda dai.. şu geçen Mattheaus değil mi, dalın acımayın lan!" - Gary Lineker
30 Haziran 2009 Salı
V for United
United "v yaka" kavramını yanlış anlayınca ortaya bu sonuç çıkmış... Ya da bu, ağalık düzenine, töre cinayetlerine vs.'ye bir başkaldırı. Bir dahaki adım Guy Fawkes maskesiyle sahaya çıkmak olabilir..
Love United
Ronaldo'nun yanına da Rooney gelir mi? Sezon öncesi iddaalı açıklamaları bu senenin Wayne Rooney yılı olabileceğinin sinyallerini veriyor. Hırslı da bi çocuk, olur mu olur..
Öbür taraftan Ronaldo'nun ki hadi bi yere kadar anlaşılır olsa da Tevez'in ayrılması çok ilginç geliyordu bana. Acaba dışardan baktığınız zaman gelecek planlamasını bu derece iyi yapabilen ve Premier ligin şu noktaya gelmesinde bana göre bir numaralı faktör olan Alex Ferguson abimiz bi şeyleri yanlış mı yapıyor diyordum ki Tevez sağolsun yüreğime su serpti..
Bugün sallamış Fergie'ye ; " Alex İngiltere cumhuru gibidir, onunla tartışamazsınız (burda lan acaba dikta rejimi mi uyguluyo derken) Çünkü her zaman kaybedersiniz ( ahahah) ama Roma'da beni yedekte başlatarak hata yaptı. Manchester'a geldiğimden beri kaybettiğimiz ilk finaldi "
Açıklamanın sonunda yedek kalırken çektiği acıdan bi bahsedişi var ki ben bunu, eğitimsiz ve altyapısız bi adam olmasına değil, Lincoln gibi "über hassas, inanılmaz kırılgan" bi oyuncu olmasına veriyorum.Tarabya'da; Ryan Giggs, Paul Scholes, Gary Neville ve Edwin Van der Sar'lar, Etiler'de; Tevez'ler, Ronaldo'lar..
27 Haziran 2009 Cumartesi
Lincoln Hadisesi..
Bu konuda da faturayı ne Lincoln'e ne de ona tepki gösteren futbolculara kesiyorum.. Hata, en başta bizi yıllardır mest edip, 10 numara fetişisti yapan Hagi'nin, ardından da takım liderliğinin; önce takım içinde güven ve saygı kazanmaktan geçtiği gerçeğini unutup, Ali Sami Yen'de takımın lideriymiş gibi Lincoln lehinde delice tezahürat eden, aralarında kendimin de bulunduğu, taraftarın ve amatör yöneticilik anlayışınındır.. Bu sevgi selinin ardında yatan taraftar bilinçaltında Hagi'yi çok özlemenin yanında Alex De Souza'nın yaptığı etkiden bahsetmezsek çarpılırız.
Lincoln'e tepkili futbolculara gelirsek.. Burda biraz türk futbol tarihinin kaderini değiştiren 2000 jenarasyonunu en azından o günlerin hatrına anlamaya çalışmak gerekli diye düşünüyorum. Çünkü Lincoln'e gösterilen tepki bireysel olmaktan öte bi anlayışın sonucudur.. Ortada yardımlaşma, mücadele ve muthiş bir açlıkla gelen somut elle tutulur bi sonuç var. Bu sonuçtur " bizim onlardan farkımız yok" teorisini gerçek yapan.. Tabii ki bu sürecin zihinlerde yaptığı pozitif birçok etkinin yanında süreçin doğru yönetilememesi ile birlikte yavaş yavaş Frankestein hikayesine dönen tarafına da değinmek gerek.. O kısmı da " Jardel ve Lincoln " özelinde veya yapılmayan ödemeler, yerlilerden istenilen fedakarlıklar, bi yerden sonra " Siz bizim evladımızsınız. " kalıbının çare etmemesi, o çarpık dengeyi bir arada tutmak adına takım içinde cemaat aracılığı ile ayrı gruplaşan oyuncu kısmına verilmek zorunda kalınan tavizler/göz yummalar gibi içine daha bir çok eylemin eklenmesi gereken kronolojik sıralama ile açabiliriz..
Hiçbir taraftar takım içinde problem olsun istemez. Büyük beklentilerle transfer edilen yabancıların uyum sağlamasını hatta söz konusu taraftar Galatasaray taraftarıysa o yabancı'dan kulübü benimsemesini ve sahiplenmesini bekler, gösterdiği aşırı sevginin karşılığı olarak.. Üst paragrafta anlatmaya çalıştığım anlayışın sahibi ve mirasçıları olmalarından ötürü Hasan, Arda ve Sabri'nin; Lincoln'ün disiplinsiz/ duyarsız davranışlarına bakışı ile Schalke altyapısından yetişmiş bir futbolcunun bakışı aynı değil. Mesela benzer bir sahiplenme de altyapı oyuncularının takıma monte edilmesiyle iyice artan Katalan kimliğinin de etkisi nedeniyle Barcelona'da da görüyorum. Bu bakımdan; Barcelona döneminde, öncelik olarak belirnen başarı hedefinin gelmesinin ardından, bu dengeyi sağlamakta başarısız olan Rijkaard'a içinde truva atı olan bi Galatasaray bırakmak çok da akıl karı gelmiyor.
Lincoln için henüz ipler kopmuş olmamasına rağmen Rijkaard şansını kullanmasını ve beyaz bi sayfa açmasını dilerdim hem takım hem de kendi adına.. Şu saatten sonra kalsa bile, Ronaldinho örneğinden sonra Rijkaard'ın Lincoln'e olan tavrının kesin ve net olacağını, Lincoln'ün kalmak istemesi durumda bile uzun bi süre yedek kulübesinde kalacağını tahmin ediyorum..
25 Haziran 2009 Perşembe
Kartal Gol Gol Gol !
Son bomba da Nihat Kahveci.. Herşeyden önce; Galatasaray'ın Arda'sı, Fenerbahçe'nin Semih'i varsa artık Beşiktaş'ın da Nihat'ı var. Altyapınızdan çıkan oyuncunun başarısı taraftar için çok değerlidir. En azından benim için öyledir. Sakatlığından ötürü saha içinde alınacak verimin beklenen kadar olmama ihtimali olsa dahi saha dışında, geçen sezonun ikinici yarısında bi nebze içerde Yusuf Şimşek, dışarda Mustafa Denizli'nin doldurduğu lider karakter eksikliği, kimine göre sahadaki isyan etme durumu, artık en çok Nihat'ın mimiklerinde can bulacak İnönü'de..
Bobo'ya da artık gidici gözüyle bakabiliriz..
Not: Resmi açıklamaya ulaşamadım, 3 transfer haberi de Ntvspor kaynaklıdır. Zaten bu haber de patlarsa, bu yaz bol bol sahile vuran beşiktaşlı haberleri bekliyorum..
24 Haziran 2009 Çarşamba
Marko Marin Werder'de
Hazır Lincoln'ün gönderilmesi gündemdeyken,önceki sağ gösterip vurulan sol'lara istinaden belki bi ihtimal lincoln+ para karşılığı alsak, Arda ile birlikte tadından yenmez diyordum ki Werder Bremen'e nasip oldu Marko paşa..
Artık gönül rahatlığı ile Diego'yu istedikleri fiyata okutabilirler. Boşalttığı yere büyük ihtimalle Skysports portalının21 yaş altı şampiyonası değerlendirmesinde scout'larca 38 milyon sterlin'lik potansiyel değer biçilen Mesut Özil dolduracak.
22 Haziran 2009 Pazartesi
Gökhan Zan Transferi
* Bilindiği gibi sezonu açtı Galatasaray. Taraftarı olarak sakatlıksız bi dönem diliyorum.
*Gökhan Zan transferi ile birlikte Beşiktaşlı ve Fenerbahçeli arkadaşlardan tebrik yağmuru gelmeye başladı, başta şaka sandım ama gerçekmiş. Servet örneğine güvenen Galatasaraylılar muhakkak vardır. Oyun zekası, top tekniği ve pozisyon bilgisi bakımından vasat demekte bile zorlanacağım bir isim Gökhan Zan. Yine de önünde Topal, Linderoth, Ayhan ve Barış gibi kaliteli adamlar olduğu sürece Beşiktaş performansından istikrarlı olarak daha iyisini göreceğimi biliyorum. Ama oyunu önde kurup, sürekli ayağa top yapması düşünülen takımda ve özellikle stres seviyesi yüksek maçlarda sahada Gökhan Zan'ın olduğunu bilmek, ısnmaya gittiğini görmek, hatta üstüne bir şey koyamaması durumunda yedek kulübesindeki varlığını hissetmek bile beni yeteri kadar tedirgin eder. Yabancı stoper ve İsmail Köybaşı transferlerini bekliyorum, gözlerim kapalı.
*Şaka bi yana, kadro zenginliği açısından olgunlaşma döneminde, milli takım stoperini bonservissiz almak başarılı bir transfer hamlesidir. Beşiktaş cephesinde ise; gönderemedikleri yabancılardan dolayı yerli piyasasının kendileri için bu kadar önemli olduğu bilinirken Gökhan Zan'ı göndermek çokta mantıklı bir hamle değil gibi. Yıllık istediği 2 milyon euro gerçekse, ayrı tabii..
20 Haziran 2009 Cumartesi
Galatasaray'daki Kondisyon ve Sakatlık Sorunsalı
Frank Rijkaard'ın gelişi ile birlikte tüm Galatasaraylı'ları heyacanlandıran 3 temel konu vardı...
1) Oynanacak futbol ve güncellenecek futbol felsefesi.
2) Zaten işleyen altyapı'dan uzun vadede daha iyi verim almak. (Buna örnek olarak Oğuz Şabankay ve Cafercan gibi altyapıda yıldız potansiyeli olup, beklenen gelişmeyi henüz gösterememiş, bana kalırsa gelecekleri iyi planlanmamış gençlerden beklenen sıçramayı yapabilmelerini düşünülebilir.)
3) Antreman programlarının revize edilip, minimum sakatlıkla 60 değil 90 dakika aynı futbolu oynatabilen kondisyon hali.
Euro 2008 'in getirdiği yükü Galatasaray ve Fenerbahçe'nin aşamaması, bunun dışında Nihat ve Hamit ve Tuncay'ın da bu sene uzun süreli sakatlıkları, diğer tarafta Euro 2008'de bizim gibi belli yere gelen takımlardaki üstdüzey topçuların normal sezonda da bıraktıkları yerden devam etmesi bir süredir bende; " ya yanlış yöntemlerden ötürü bu yorgunluğun üstesinden gelinemiyor ya da yüzyıllardır at üstünden ordan oraya göçen, gelin iki top atalım olm denildiğinde sırf üşengeçlikten gidip cirit oyununu icat eden dedelerimizden gelen kalıtsal bi durum söz konusu " kanısı oluşturmuştu..Konunun ehli olmadığımdan ve kendi çapımda yaptığım araştırmalardan da bi sonuç çıkmayınca öyle kalmıştı bu konu..
Galatasaray'ın yeni kondisyoneri olan Albert Roca Pujol, genetik faktörün gerçekten de bu işlerde oldukça önemli olduğunu belirtmiş..Tabii bu açıklamasındaki alt metnini de " Genetik faktör önemlidir ve her yiğide yoğurdu farklı yedirmek gerekir" olarak algılamak gerekli.. En azından ben algılayınca öyle oluyor.
" Zafere giden yol, bu çile kutsal.." O. Sınav
17 Haziran 2009 Çarşamba
Dog Day Afternoon
Hakettiği ilgiyi görmemiş (underrated) filmler listemde en tepededir bu film. 2 saat sürmesi ve çok büyük bölümü bankada geçmesine rağmen izlediğim en eğlenceli filmlerden biri. Al Pacino'nun oyunculuğu bana göre bu filmde tavan yapmıştır. Scarface ,Godfather ve diğer bilumum performansları Dog Day Afternoon'un arkasından gelir.
Sonny: So what country do you want to go to?
Sal: Wyoming.
Sonny: Sal, Wyoming's not a country.
Sonny: I don't wanna talk to some flunky pig trying to calm me man.
Det. Sgt. Eugene Moretti: Now you don't have to be calling me pig for...
Sonny: [Notices other officers moving toward him] What is he doing?
Det. Sgt. Eugene Moretti: [shouts at officers] Will you get back there!
Sonny: What are you moving in there for?
Det. Sgt. Eugene Moretti: [Runs toward closing officers] Will you get the fuck back there! Get back there will you!
Sonny: [Addresses other officers moving toward him] What's he doing? Go back there man! He wants to kill me so bad he can taste it! Huh? ATTICA! ATTICA! ATTICA! ATTICA ATTICA! ATTICA! ATTICA! ATTICA! ATTICA! ATTICA!
[Yells it too cheering crowd]
Sonny: ATTICA! ATTICA! REMEMBER ATTICA?
Not: diyaloglar imdb'dendir
15 Haziran 2009 Pazartesi
Servet Çetin Marsilya'da
Daha Denizlispor'da yeni Lucio olarak lanse edilirken transferindeki tek kriterin; sorumluluğunu omuzlarında taşıdığı, 10 çocuklu, onu fukaralık çekerek bugünlere getiren ailesinin "refahı " olduğunu söylemişti Servet. Yanlış hatırlamıyorsam Sabah gazetesinde çıkan bu röportajdan sonra Fenerbahçe'den Sivasspor'a oradan da Ali Sami Yen'e geldiğinde, biraz da o açıklama yüzünden Galatasaray'da oyununun üzerine bi şeyler koyabileceğine pek ihtimal vermemiştim..Yanılmak güzel şey.
Mehmet Topuz'un gündemden düşmediği bi dönemde transfer haberi de iyi pişti oldu aslında. Uzun uzun bi şeyler yazmaya gerek yok. Eğer varsa bi hakkımız, hakkını helal etmeyen bir tek Galatasaraylı'nın bile olabileceğine ihtimal vermiyorum. Çakma Arda'ların Semih'lerin olduğu bu piyasada Rüştü ve Servet gibi namuslu adamların olması ve taraftarların artık acı bi şekilde tecrübe ederek de olsa bunu görmeye başlaması çok olumlu...
Yanında Song olduğu zaman topa ilk basmaktan ziyade ikinci hamleyi yapan, rakibin hamlesini bekleyen bi rolde oynarken, Meira ile birlikte geçen sezon topa çoğu zaman ilk basma durumda kalan adam olmuştu Servet..Yeni sezon da oynanacak futbolu az çok tahmin edebildiğimizden ve geçen sene oynanan benzer sistemde, benzer özellikli ağır stoperlerin problem çıkardığına defalarca şahit olduk. Kadroda ki stoperlerin hiçbirini sakatlık,tecrübesizlik ve yaşlılık gibi problemlerden dolayı ilk 11 de garanti olarak sayamayız. Ama mesela, Antep'ten İsmail Köybaşı alınırsa Hakan Balta çok rahat bi şekilde Rijkaard'ın arzu ettiği stoperlerden biri olabilir.
Özer Hurmacı Fenerbahçe'de
Bu kısa ve öz post'a ünlü bir düşünmezin sözüyle saçmalayarak son vermek istiyorum.
"Trabzonsporluyum diyen futbolcu Fenerbahçelidir. Aksini iddia edenin kendi ezikliği vardır. Özer Hurmacı camiamıza hayırlı olsun. Naber?"
There Can Be Only One
Özetlemek gerekirse; seriyi daha fazla isteyen, bu yolda daha fazla acı çeken aldı.. Diğer tarafta bırakın oyuncuları, koç'un bile ilk nba finalinin olması, karşı tarafta ise Barış Manço havası estiren adamla aradaki tecrübe kanyonu esas farktır.. Yine de Stan Van Gundy'yi saçma sapan hatalarına rağmen severim..
Magic asla bir savunma takımı olmadı.. Doğal olarak onların 3-1'e cevap verme şekli, takımı ateşleyen faktör Dwight Howard'ın blokları değil, hücum setinde hızlı dönen topun 3'lükle son bulması.. Aynı şekilde takımı bozan temel faktör de Kobe'nin elinden çıkan zor şutlar değil, o 3'lüklerin adresini bulmaması..Haliyle bunlar olmayınca, geçen sene kaybedilen finain ardından şampiyonluğu çok isteyen komple bir takım karşısında işiniz biraz şansa kalıyor.
Kobe maç sonrası röportajında "Geçen sene, bize savunma yapmadan kazanamayacağımızı öğretti " dedi. En iyi öğrenme şekli tecrübe etmektir derler, umarım Orlando da bir takım dersler çıkarır..
Hidayet için ne söylesek az. Şöyle bir draftlar geçsin, kılıçlar çekilsin biz de görelim bakalım ne olacak. Portland forumları Andre Miller & Hidayet ikilisi diye çıldırıyor son zamanlarda. Bence de güzel bir parça olur Hido orada.
There Can Be Only One - Game 5
4. maçın ardından 2 gün yerine verilen ara 1 gün olsa bu yazıyı yazabileceğimi sanmıyorum. Ha yazacak ne var onu da bilmiyorum..Bazı seriler olur, Her maç iki taraftan da hamle beklersiniz, Nowitzki Ginobili ile savunulur mu falan dersiniz...Bu senenin final serisi son derece keyifli de geçse o tip serilerden pek değil..
Şaşırdığım tek nokta Magic tarafında psikolojik çöküntü'nün üstesinden gelinmiş gibi bi izlenim oluştu bende. Sanırım geldikleri noktaya kendileri bile şaşırmış durumdalar ve neler yapabileceklerini görmek, sezon başında Bynum'lı tam kadrosuyla en büyük favori olan Lakers'la kafa kafaya mücadele edebildiklerini görmenin getirdiği garip, olumlu bi hava var üstlerinde sanki..
Magic'in guard rotasyonu tamamen dağılmış durumda..Rafer Alston yine Stan Van Gundy'ye saydırmış, Jameer desen zaten kurbanlık...Bakalım bu maç Orlando hangi süprizlerle karşımıza çıkıp bizi hem şaşırtıp hem de sinir etmeyi başarcak. 4. maç öncesinde Kareem çıkıp bi şeyler söylemişti, şimdi de Shaq çenesini tutamamış Howard ve iki takıma karşı..
Bu gece rakım da hazır..Olası bi 3. overtime mağlubiyetinden sonra beni kimse tutamaz.
13 Haziran 2009 Cumartesi
Mehmet Topuz Resmen Fenerbahçe'de
Aklımda kalacak birçok eğlenceli şey var. İkisine değinip kaçayım. Bunlar Antu'da gördüğüm "Başkan Topuz'a 'beni bekle, yurtdışına çıkacağım geleceğim, otur götünün üstünde' demiş ve Topuz buna çok alınıp Beşiktaş'la anlaşmış" duyumu ve Bjk forumunda gece gece rastlanan "Fenerbahçe'yi reddetmeye gelmiş, reddedip vapurla Beşiktaş'a geçecekmiş" minvalindeki duyum/iddiaydı.
Allah iyiliğinizi versin e mi, ahahaha.
(Resim Fenerbahce.org'dan. Saygılar.)
12 Haziran 2009 Cuma
Maç sonu..
Aslında Magic kaybetmeyi haketmedi mi yoksa fazlasıyla mı haketti kararsızım. Evet, bu takımın belli bir hücum stratejisi veya ne bileyim bi savunma felsefesi var muhakkak. Ama daha çok oyunun karakterini o gün hangi oyuncunun sahneye çıkacağı, takım halinde ne tür enterasanlıklar sergiliyecekleri belirliyor daha çok. Geçen maç son çeyrekte hiçbirşey oynayamayıp serbest atışlarla maçın içinde kalırlarken bu maç son çeyreğin en kritik anlarında 5 serbest atış kaçırdılar.. söylenebilecek fazla bi şey yok..
Stan Van Gundy 3. çeyreğin başlarında Rafer Alston'ı Ariza'ya gitmediğinden dolayı uyarmasının ardından karşılık almasından mıdır bilinmez neredeyse 2 çeyrek + uzatmada ilk gördüğüm yerde ağızında oynaya oynaya sakıza çevirdiği o dişliği, ağzına ağzına vurarak implant etmek istediğim Jameer Nelson'la devam etti oyuna.Yine 3. maç dakika alamayan JJ Redick bugün 17 dk'da 6 sayı 3 de asistle katkı yaptı..Rotasyonun içine böyle edersen Anthony Johnson'ı da sokamazsın oyunun içine..
Uzatmaya giden iki maçı da haketmeden kaybeden bi takım için seri bitti demek ayıp olur ama kendi elleriyle verdikleri şu maçın ardından 5. maçta kalkabilecekler mi görücez. Bu açıdan Pietrus'un dengesizliği iyiye işaret değil.
There Can Be Only One - Game 4
11 Haziran 2009 Perşembe
Ronaldo Transferi
Plase olur demiştik, 80'e taktı Perez.. Hayırlısı olsun, şu aşamada Real Madrid transferi henüz bitirmemişken bunun etkilerinden konuşmak abesle iştigal olur. Yalnız kanaatim, ne Diarra kardeşlerin, ne de adı geçen Xabi Alonso'nun ilk Galacticos'taki Makalele'nin işini yapabilecek seviyede topçu olmadıkları yönündedir.
Transferin diğer muhtemel etkilerine geçmeden önce Real Madrid aşkıma dair ufak bi not eklemek istiyorum... Galatasaray dışında başka bi takım tutamayanlardanım, niye bilmiyorum ama başka bi ligde oynayan takımı içselleştiremiyorum, ama bazen ara ara bi takıma sempati besleyebiliyorum.. David Beckham'lı United'da kişisel tarihimde ender örneklerden biridir. Old Trafford'da 76 bin taraftarın onun ayağından çıkan her topla mest olmasına, ayağından çıkan orta mesafeli bir pas'ta bile stadı "uuuu" sesi ile çınlatıp, arkasından alkışlamasına ve Beckham'ın gerçekten izleyene keyif verdiği dönemi izleyenler hatırlayacaktır. Kırmızı ona çok yakışıyordu, Eflatun hiç yakışmamıştı..Madrid'den önce gözümde sanatçı sıfatındayken orada sıradan vasat bir adam'a dönüştü zaten..Ronaldo'nun futbol yeteneklerini göz önüne alındığında Beckham'la kendi kariyeri arasında paralellik beklemek gerçekçi olmaz tabii...Eflatun da kendisine yakışır..
Transferin biraz da olası diğer yan etkilerinden bahsedelim. Spor yaşamında başarılı külüpleri veya sporcuları bekleyen en büyük tehlike doyuma ulaşmaktır şüphesiz. 2006 yılındaki Barcelona rüzgarının erken dinmesindeki temel neden görünürde disiplinsizlik gibi gözükse de buydu. O yüzden içten içe endişeleniyordum Barcelona için. En azından Kaka, Ronaldo ve daha gelecek benzer transferlerle birlikte güçlenen Madrid sayesinde bu tehlikenin gerçekleşme ihtimali oldukça düşmüştür.
Bir diğer etkisi de tabii ki United'a olacak. Tevez'i kolay kolay bırakmayacaklardır artık. Ribery bu sene Bayern'de kalıp seneye Barcelona yollarına düşecek gibi o yüzden Manchester ihtimali imkansız olmasa da oldukça düştü. Tevez'in yanında Wigan'ın sağ kanadı Ekvatorlu Antonio Valencia ile Lyon'lu Karim Benzema da adaylar arasında.. Fergie işini bilir, Sir yolunu bulur..
10 Haziran 2009 Çarşamba
Yenilmezlik..
78/79 sezonunda Perugia yenilmeden, 19 beraberlikle ligi AC Milan'ın, 51/52'de Spartak Sofia 8 beraberlikle CDNV Sofia'nın 1'er puan gerisinde bitirirken, 77/78 sezonunda Benfica, Porto'nun; 85/86 sezoununda ise Galatasaray, Beşiktaş'ın arkasında sadece gol farkıyla liglerini ikinci bitirerek bu dalda zoru başarmışlar...
O sezon Galatasaray'ın üstüste şampiyon olamadığı 14. sezon olduğunu, ardından rahmetli Jupp Derwall'in 86/87 sezonunda Galatasaray'ı 54 puanla Beşiktaş'ın 1 puan önünde şampiyon yapıp, özelinde Galatasaray'da, büyük resimde de Türk futbolunda bir dönemi kapatıp yeni bir dönemin tohumlarını serptiğini biliyoruz. Sonradan o toprakta organik tarım yapılmadığından olsa gerek ancak dönem dönem iyi mahsul alınabildiğine de şahidiz.
Ama iyi şeyler de oluyor tabii, Arda'nın arkasından organik tarım bi önem kazandı gibi ülkede, sistem hala çoğu takımda birbirinden altyapı oyuncusu kaçırma seviyesinde işlese de yine de bu bi gelişmedir.
Maç sonu..
2. maçın ardından maç sonu yine Magic aleyhine bitse, en az Magic kadar seriye de yazık olurdu. Biraz gerginliğini eksik bulsam da çok güzel bi final serisi izliyoruz son 2 maçtır.
% 62,5 ile şut sokup son çeyrekte 2-0 geride olmak bi yana, buraların takımı Lakers'ı doğru düzgün set bile kuramadan yenmek önemli iştir. Ama diğer taraftan da aynı şut yüzdesiyle maçı karşı tarafın yaptığı top kaybıyla kazanmak ta dosta korku düşmana güven verdirir. Genelde nba koçları playoff döneminde rotasyonu daraltıp,istikrarı sağlarken, Stan Van Gundy rakibe karşı da değil artık bi önceki maç performansına göre rotasyon ayarlamakta. Geçen maç 9 şut kullanan JJ Redick 0 dakika, Gortat da 4 dk süre buldu kendine. Aynı istikrarsızlığın Hidayeti nasıl yorduğu da çok açık. Bunun dışında Gasol'e karşı artık yeni şeyler denenmeli. Rotasyona ,savunmaya baktığımda aklıma pek de bi şey gelmiyo. Belki Gortat üstüne salınmalı, ilk maçta iyi iş yapmıştı nispeten.
Rafer Alston'la ilgili Kaan Kural- Kosava ikilisi söylenebilcek herşeyi söylediler. bol bol güldüm ve sinir oldum..bazen sinirden bile güldüm..Magic kızları da bir başka arkadaş..bu da bi gerçek.
There Can Be Only One - Game 3
İlk iki maçın istatistiklerine yol göstermesi amacıyla şöyle bi baktığımızda ilk maçta boyalı alandan 56 sayı bulan Lakers ikinci maçta Kobe'nin efendi efendi oynamasıyla ikinci maçta 28 sayı bulabilmiş. Reboundlarda ilk maçta 10 rebo'luk Lakers adına olan avantaj ikinci maçta benzer bi oranda Magic'e geçmiş. İki takım da hücum takımı olmasına rağmen pek fastbreak fırsatı bulamadığını da belirtelim. Magic adına ilginç bi istatistik de ilk maçta 10 asist, 8 top kaybı yapılmışken ikinci maçta iki bölümde de oluşan 22'ye 20'lik bi artış...
Lakers adına bu maçta belirleyici faktörler ilk olarak takımın açlığı olacaktır. ikinci olarak ise Bynum'ın erken faul problemine girmemesi çok önemli. Çünkü o çıktığında kapladığı alanı doldurmak için diğerleri içeri daha fazla gömüldüğünden Magic kendi topunu oynama imkanı kazanıyor. Bunun dışında Phill Jackson'ın, Magic'in oyuna hızlı ve agresif girip, direnci kırmaya çalışacağını bildiği için Kobe'ye ilk iki çeyrek fazla insiyatif vermesi muhtemel.. Gasol'un ise kendi sahasında iki maçta sadece 6 basket bulabilmiş ve bu maçta agresif gelicek Howard'a karşı İspanyol rahatlığıyla maça fazla asılamayabileceği bi ihtimaldir. Erken açılan bi fark ile beraber, Lamar Odom'un diğer yüzünü görebileceğimizi de ekleyelim..
Son iki maçta top kayıpları, guard rotasyonu ve iki uzunlu sistem gibi yeni açmazlarla karşılaşan Magic tarafında, görev adamlarının görevlerini yapma ihtimalinin artması, takımın özgüveninin geri gelmesi ve Howard'ın artık Lakers'ın kurduğu tuzaklı savunmalara karşı bi strateji oluşturduğu ümidi gibi iyi beklentiler var. Rashard Lewis'ten her maç 34 sayı,11 rebo, 7 asist beklemek hayalcilik olur. Ayrıca bu sayılarda temel unsurlardan birinin Bynum'ın fazla süre alamaması olduğunun altını tekrar çizelim. Maçtan önce, ilerleyen dakikalarda Hidayet'in 1 numaraya çevirilip öyle bir "size" büyütülmesine gidilebileceği yönünde bi düzenleme söylentisi vardı. Aslında ne kadar mantıklıdır görmeden bilemem ama Hidayet'in birebirde Howard'ın dağıtamadığı pasları dağıtabileceğini biliyorum..
Bu sefer serinin ve heyacanın uzaması adına maçın keyifli olmamasına, kazananın Orlando olması şartıyla razıyım.
9 Haziran 2009 Salı
Transfer Dönemine Genel Bakış..
Finansal kriz, bi ucundan bu adamın diğer ucundan da arapların çektiği çete yüzünden futbolseveri teğet geçiçek inşallah. Zaten geçen sene sessiz geçen dönem sonrasında buna biraz acıktığımızdan hareket/bereket eğrisini de hesaba katıp, işin endüstrileşme kısmını da ben teğet geçmek istiyorum.
Real Madrid Kaka'yı aldı.. Ribery, David Silva, David Villa, Xabi Alonso, Santiago Cazorla gibi isimler sırada, C. Ronaldo plase.. Ayrıca Hollandallı ağırlıklı kıyım yakında başlayacak. Aslında sırf Real'in yaratacağı sirkülasyon, bir transfer dönemi için bana yeter de artar. Diğer tarafta da Man. City, zarar açıklayan Chelsea, Liverpool gibi takımların sessiz kalacağını, hatta satış yapmak zorunda olduğu bu dönemde Carlos Tevez'in işini bitirecek gibi. Arsenal Adebayor'u, Chelsea Drogba ve Deco'yu, Liverpool'da ise kontratı biten Babel ve Xabi Alonso dışında, stad işinin ertelenmesi sonrası beklenmedik oyuncu kayıpları yaşayabilir.
Serie A'da kan kaybı devam edicek gibi duruyor.. İtalyanlar Juventus, Milan, Fiorentina olayı sonrası kendilerine hala gelemediler. Kendi adıma, izlediğim futboldan pek zevk alamadığım bu ligin yerine, Bundesliga'nın yavaş yavaş futbolcuların gözünde öncelik kazanması hoşuma gidiyor ne yalan söyleyeyim... Gerçi alttan gelen genç italyanların sayesinde bunun, duraklama döneminin ardından kısa süreli bi gerileme dönemi olacağı öngörülüyor..
Ligimizdeki gelişmeleri zaten takip etmeye çalışacağız burada adım adım... İçlerinde bulunduğum Galatasaray taraftarının uzun boy ve uzun saç ikilisinin o muhteşem ahengiyle birlikte o eski antilop tedirginliğinden, transfer dönemlerindeki o katastrofik ruh halinden eser yok bi süredir. Tek sıkıntı 2 hafta sonra sezon açılışı olduğundan transferi mümkün olduğunca erken bitirmeye çalışmak olur. Bu aralar Haldun Üstünel'in yolu İspanya, Almanya belki sonrasında bi ihtimal Arjantin'e düşerse şaşırmayalım, tango için uygun da bi çehresi var zira.. Diğer taraftan Fenerbahçe bu senenin en hareketli takımı olacaktır, keza Aykut Kocaman hamlesini takdir ediyorum. Biten Bilica, Bekir, konuşulan Sercan ve korkarım ki Özer Hurmacı iyi hamleler, adı çıkan ve forumlarda burun kıvırılan Poulsen nokta transfer olur. Sol kanat ve defansın ortasına için adı geçen isimlerin dışında süpriz birinin olacağı konuşuluyor.. Beşiktaş Topuz'un gündemden düşmesiyle birlikte Cisse'nin pozisyonuna anlaştığı Fink'in dışında bir adam daha alabilir ama takımdaki öncelikli yabancı transferi, ilk olarak talipleri pek olmayan, kiradan dönen futbolcuların elden çıkarılması...
8 Haziran 2009 Pazartesi
Saykodelik Blog Denemeleri Vol. 2
Köknar dalında sığıntı bir kurbağa kuşu misali…
Mağrur, ürkek, sincapla kavgalı…
Aslında hepimiz biraz mülteci değil miyiz?
Bal peteği ergonomisinde mikrodalga fırınlara sarılan…
Pes ediyorum, siz devam edin…
Kurgusu zayıf yaşamların kılıbık rejisörleri…
Pespaye hayallerin başrol figüranları…
Sofraların vazgeçilmez lezzeti mürdüm erikleri…
Siz devam edin…
Intensity it is ...
Maç öncesi değerlendirmede Van Gundy, ilk maçtaki problemin "size" olarak özetlenmesi konusunda şüpheleri olduğunu söylemişti. Haklıymış..3. periyot itibarı ile Magic kendi basketbolunu çatır çatır oynadı. Yİne ilk maçta kaybedilen rebound savaşının rövanşı bu maçta 44-35 olarak alındı.. Odom hücumda çok yüzdeli oynadı, artık o ünlü istikrarsızlığının zamanıdır.
Bunun dışında Jameer'in rotasyonunu 6-7 dk olarak sabitleyeceğini söyleyen Van Gundy, ilk maçta kenarda unutulması sonrası koçuna ayar veren Rafer Aslton'un müthiş oynuna dayanamayıp bu süreyi 16 dakikaya çıkartmak zorunda kaldı ve Nelson da ilk maçtaki kötü performansını unutturdu. Bundan sonra ilk 5 başlamasını beklemesem de en azından serinin 6 maçlık bi seri olması durumunda 25-30 dk sahada görebiliriz..
Orlando'ya yazık oldu açıkcası..Playoff döneminden itibaren nasıl bir çaylak olduğu tartışılan aslan yürekli Courtney Lee girdiği iki pozisyondan birini değerlendirebilse serinin şekli çok farklı olabilirdi. Ama yine de en azından Orlando ilk maçın ardından sarsılan saygısını geri kazandı. Belki Lewis bugün çok ekstra oynadı ama hala vasat oynayan bi Howard ve neredeyse eksi verimle oynayan 1 ve 2 numaralı pozisyonlar var.. Guardların da eline güvenmesiyle 3. maç daha zevkli geçicek.
Bynum, basketbolseverlerin Sabri Sarıoğlu'su olma yolunda dev adımlarla ilerliyor.. Courtney son topu tipleyebilse, Kobe yediği beyinle kalacak, Mehmet Topuz gündemden uzunca bi süre düşecekti .. Çok yazık oldu
There Can Be Only One - Game 2
İkinci maç geldi çattı.. İlk maçın öncesindeki genel değerlendirme dışında özellikle Lakers tarafında baktığımızda haklarında uzunca yazmaya sebep olabilecek yeni bi gelişme yok şimdilik. Takım aç...Bugün Magic tarafından bi cevap girişiminin geleceğinin, ilk maça benzer bi dominasyon gösterirlerse serinin biteceğinin farkındalar..
Lamar Odom'un agresifliği ve Kobe'nin yine doğru zamanda devreye girebilmesi Lakers tarafında belirleyici unsurlar..
Stan Van Gundy dün yaptığı açıklamada 3 konuya değindi... ilk olarak Jameer'i 20 dakika sahada tutmasının hata olduğunu ve rotasyonda 7-8 dk arası yer alacağını söyledi.. ardından "intensity" kelimesinin üzerinde durarak maç içinde kararlılıklarının istenilen düzeyde olmadığını belirtti ve son olarak da ebat olarak sahada küçük kaldıklarını eleştirilerine, tüm sene 4 kısa 1 uzun formatında başarılı olduklarını belirttikten sonra ve rebo'larda ezildiklerinin farkında olduğunu ama asıl sorunun "size" sorunu mu yoksa "intensity" sorunu mu olduğunu bilmediğini söyledi..
Benim anladığım kadarıyla bu, Magic tarafının oyuna yine 4 kısa 1 uzun formatında istekli ve arzulu başlayacağı, ama bunun sonucu hala bir şeylerin ters gitmesi durumunda Rashard Lewis ve Hidayet'in 1 numara geriye çekilebileceği anlamına geliyor.
Aslında ilk maçta 3. periyodun ortalarına doğru yine doğru şutları bulmaya başlamışlardı ama Kobe'nin patlamasının ardından bunda çok geç kalındığı da belliydi. O yüzden bu maçta hücum setlerinde biraz düzenlemeye giderek boş şutları, tahminimce ağırlıklı olarak dip çizgiden, daha erken yakalamaya çalışacaklardır.
Magic seride en kritik maçına çıkıyor, tecrübesiz kadronun ilk maçtaki nba finali heyacanını biraz olsun üzerinden attığını tahmin ediyorum.. Kaybetseler bile ezilmeden alınacak şerefli mağlubiyet bile iyi bi şeydir, ama buradan Magic'in maçı alamayacağı anlamı çıkmasın, şutları erken sokabilirlerse ve sistem Lakers'a dişini geçirebilirse, Tottenham'ı İngiltere'de bile yenebilirler.
Heyacanlı maç olsun bize yeter, Dwight Howard candır..
7 Haziran 2009 Pazar
Nuri Şahin
Eylül ayında 21 yaşını dolduruyor Nuri. Peru'da düzenlenen 17 Yaşaltı Dünya Şampiyonası'ndaki performansı birçok zihinde unutuldu, ümit kesilen genç yetenekler kulübünde adı yazıldı..
Klasik yıldız adayı olup sönen genç futbolcu hikayesi değil onunkisi.. Ait olduğu jenarasyonunun Creme de la creme'lerinden olan Nuri, fizik eksikliğinin yanında, sanırım üzerinde oluşan ilgi ve baskının da olumsuz etkilerinden ötürü beklenen patlamayı yapamadı.. Bu sene kendisinden 1 ay daha küçük olan Mesut Özil 28 maçta 3 gol ,12 asistle takımının en önemli adamlarından biri olurken, Nuri 25 maçta 2 gol, 3 asistte kalması, kıyaslamak ne kadar yanlış olsa da bir göstergedir.
Feyenoord döneminde takip etme şansı bulamadım.. Ama sanırım orada Nuri'de birşeyler değişmiş . Normalde, daha doğrusu önceki yıllarda forvet arkasında yaratıcı fultbolcu rolünde gördüğümüz Nuri, bu sene Dortmund'da ve en son milli takımın yaptığı hazırlık maçlarında da gördüğümüz üzere orta sahada oyunu kuran çift yönlü oyuncu rolünde devam edicek gibi görünüyor futbol hayatına. Ve kendi gözlemim; fizik açığı hala büyük olmasına rağmen önemli bi mesafe katetmiş, konunun uzmanı değilim ama bu konuda önünde hala 1-1,5 yılı var sanırım..Hücum yeteneğinin, saha görüşünün üst seviyede olduğunu zaten biliyoruz, pas aralarına da iyi girmekte, zaten futbol zekası konusunda belki de en yüksek seviyedeki futbolcumuzun savunma yeteneğinin olup da bunu yapamaması imkansız...
Umalım ki herşey istediği gibi gitsin ve 3-5 yıl içinde bizim de bi Xavi'miz olsun.
(Bu arada kendisinin 3 yıl içinde İngiltere'nin 4 büyük takımından birinde oynayacağı yönündeki öngörüm üzerine memduh95 bey kardeşim ile iddiaya girdik. Kazanan Sacha Baron Cohen, kaybeden Eminem'den beter olsun diyerek.)
Saykodelik Blog Denemeleri Vol.1
o da arıyordu kendi cevabını,
ıssız bir gezegende koşuyordu.
kum saati misali..
bulamamıştı, arıyordu.
durdu.. belki de bulmuştu
belki,
pırtladı.
hüznün hayalleriydi tohumlarını yaydığı..
dudaklarım..
diye fısıldadı İstanbul..
martı kanadında süzülürken.
yıpramış, masum ve itaatkar
kedi poposu..
ıslak,
kuru,
kahverengi
uykum geldi.
6 Haziran 2009 Cumartesi
Bu Ne Biçim Hikaye Böyle
Hikaye'ye kimse yabancı değil.. Ama işte biraz transfer dönemine hızlı girilmesinin getirdiği heyacan, biraz da Brezilya dizileriyle büyümüş bir ecdadın çocukları olmamızdan kaynaklanan kalıtsal problemden dolayı burdayız.. Keşke Fenerlisi Fenere, Beşiktaşlısı Ümraniyeye gitse, biz de aslanım "gerçek fenerli", "doğuştan beşiktaşlı" diye alkışlasaydık bu çocukları. İçinde biraz samimiyet olsaydı da memleketteki altyapı kavramını yine başka yerimizden algılasaydık, ona da razıydım.
Fenerbahçe ile iki gün önce konuştuğunu söyleyen ve belli ki teklife teşekkür edip, kapıları kapatmayan bi adamın "ben 4 yaşımdan beri beşiktaşlıyım" lafının yalancı samimiyetine sırf taraf olmak adına aldanmayı tercih edenler hala çoğunlukta.
Kayserispor Gökhan Ünal olayından bildiğimiz gibi bu konularda hassasiyet sahibi. Süleyman Hurma'nın da belli ki esas tepkisi buna. Dediğine göre sözleşmeyi uzatmak için anlaşamamışlar ve o aşamadan sonra "Sen git takımlarla konuş, biz de konuşalım. Başka külüplerden teklif olursa değerlendiririz." gibi bi diyalog geçmiş aralarında. O saatten sonra beşiktaş topuz'la anlaşmasına rağmen belli ki bonservis olayını ucuza kapatmak için topuz'a üstteki komik açıklamayı yaptırıyor.
Beşiktaş'ın etiğe aykırılığı önce futbolcuyla konuşmasından değil, Fenerbahçe'yi aradan çıkarmak için çevirdiği ilkokul piyesinden kaynaklanıyor.. Bu 1 milyoncu zihniyet'in Tigana ve Del bosque'yi hatta Ertuğrul'u göndermedeki iş bilmezlikleri, Yusuf transferinde yaptığı alicengizler'in üzerinden çok zaman geçmedi. Ortada süphe götürmez bi başarısızlık, iş bilmezlik örneği olmasına rağmen 6 yıldan sonra gelen şampiyonluk güneşi balçıkla sıvamaya yetti.
Fenerbahçe tarafına baktığımda; haklı olmalarına rağmen yaptıkları yine yanlış. Yapılanma konusunda konsantre olunması, kadronun yeniden yapılanmasına tüm enerjinin verilmesi gerekirken ve şu saatten sonra alsalar bile verim alamayacakları Mehmet Topuz'a bu kadar mesai harcamaları anlamsız.
5 Haziran 2009 Cuma
Rijkaard Üzerine..
Bi süredir Galatasaray üzerine bi şey yazamıyodum. Takımdaki problemler öylesine birbiriyle bağlantılı ki neresinden tutsan, hangi problem üzerine yazmaya kalksam konu dönüp dolaşıp Adnan Polat'ın yöneticilik niteliklerini sorgulamaya geliyodu. Kaptan'ın ardından yeni teknik direktörün erken gelmesine sevindim. Juande Ramos ismi kalbimin sıkışmasına yetmiş de artmıştı.
CV'si ne kadar büyük olursa olsun, teknik direktörlük hayatına yeni başlamış bu adamın Galatasaray'a sırf para için geldiğini söylemek en kibar tabiriyle cehalaet olur. Bu açıdan Rijkaard'ın Euro 2009 takımının temelini oluşturan bu kadroyu tercih etmesi beni mutlu etti.
Yapı olarak yanlış bilmiyorsak yeri geldiğinde Skibbe rahatlığında yeri geldiğinde Bülent Korkmaz sertliğine bürünen, bu dengeyi iyi yönetebilen bi adam..Ne lincoln efendinin şekeri, ne de Ümit ile Sabri'nin yüzü etkili olur üzerinde.. Ayrıca yönetim, artık geleneksel hale gelen yardımcı kovarak mesaj verme rituelini bu sene de Johan Neeskens'e karşı yapmayı başarırsa mutlaka bi plaket ile ödüllendirmeli, bu başarı taçlandırılmalı...
Futbol konusuna gelirsek, Total Futbol denilen hadise rakip hücumdayken takım olarak topun arksına geçerek alan paylaşma, hücumda da aynı alan paylaşma mantığı ile toplu hücuma çıkmaktır. Galatasaray Fatih Terim'ni temelini attığı futbol felsefesi ile hala benzer bi kimliği cebinde taşıyor zaten. Kaldı ki geçen sene Uefa'da özellikle Grup aşamasında oynanan top, Rijkaard'ın oynatmak istediği futbolla son derece paralellik gösteriyodur diye düşünüyorum. Zaten bu yüzden de sabır gösterilmesi gerek cümlelerine pek katılmıyorum. Rijkaard Galatasaray'a la liga şampiyonluğu, şampiyonlar ligi şampiyonluğun yanında bu yolda oynattığı futbolun ayak izleriyle geliyo. Modeli belli, örneği hazırda var.
Benim en çok heyacanlandıran konu, Rijkaard ve Neeskens'in futbolcuların kişisel gelişimlerine yapacağı katkıdır. Bekleyelim ve görelim.
Gündeme Dair
Mehmet Topuz’un Beşiktaş’a transferi >> Bu sayede 3-4 senedir yılan hikayesine dönen transfer netlik kazanmış oldu. Gazetelerin “Topuz aslanım derken aniden kartalım dedi ama kanarya da süper imasında bulundu” haberlerinden kurtulunacak. Menajer Süleyman Hurma’nın “Henüz kimseyle anlaşmadık, Fenerbahçe’den de ciddi bir teklif var” açıklaması fiyat arttırmaya yönelik olabilir. Mehmet Topuz açıklamalarıyla biraz oldu bittiye getirdi, Fenerbahçe’nin aradan çıkarılmasını sağlamaya çalıştı. Bunu kendi kafasından mı yoksa talimatlı bir ali cengiz oyunu gibi perdeye mi koydu bilemiyoruz. Bu saatten sonra bir şey değişmez tabi. Fenerbahçe de dün akşamdan sonra vazgeçmiş olmalı, vazgeçmiş olması gerek yani. Bu bir transfer çalımıdır elbet; lakin İbrahim Toraman örneğinde olduğu gibi elden kaçtığına duyulan pişmanlığın gereksiz olduğu ortaya çıkabilir. Bekleyip göreceğiz. (Son yılların en boka saran transfer hikayesine dönüştü bu, sonra yazarız hakkında iyice.)
Rijkaard Galatasaray’da >> Rüştü’ye “Rijkaard Fenerbahçe’ye gelmeli mi?” diye sorulduğunda bunun pek olumlu bir hareket olmayacağını belirtmişti. Galatasaray’da ne olur bilinmez. Sansasyonel bir yönü var fakat başarı ihtimali konusunda ihtilafa düşülmüş durumda. Zaman ne gösterecek bakalım. Not olarak düşmek gerek ki Rijkaard ve Neeskens'den ziyade getirebilecekleri ucuz ama iyi transferler öne çıkabilir.
Mustafa Denizli Beşiktaş’ta devam dedi >> Bu biraz “Valla tokum” diye yemek ısrarlarına direnen misafirin sofraya oturunca herkesten fazla yemesini anımsatıyor. Denizli naza çekti belli ki. Beşiktaş yapması gerekeni yaptı, hezimeti ya da başarıyı zaman gösterecek.
Fenerbahçe cephesi >> Aragones'in tazminatı halledilemedi belli ki, Daum açıklanamadığına göre. Ligin en sansasyonel kulübünün bomba patlatmadan durması güç gibi. "Rakibi öpen, savaşçı takım" diyip Josico'nun yarım-bir-birbuçuk gömlek üstü adamlar getirilirse kendilerini ben dahil hiçbir taraftar affetmez.
(Görüntü Emre Tilev'den, playback bizden.)
Amansız Ol !
Biraz da insan ol !
Kobe hakkında ağzımı açmıyorum...
Lakers savunma stratejisinin ne kadar etkili olduğunu gördük. Kobe'nin pek devreye girmediği ilk çeyrekte,Bynum Howard'ın arkasında nerdeyse yardımsız durunca Magic top çeviremedi. Üstüne de Kobe gelince, Plan dışı giden Magic hücumları raydan çıktı doğal olarak. Stan Van Gundy nasıl karşılık vermeye çalışacak merakla bekliyorum. Mutlaka yeni bi şey çıkarmalı. (Jameer dışında)
Rashard Lewis bu tip durumlardan kalkmasını bilen bi oyuncu, önümüzdeki maçlarda skor bulmanın bi yolunu bulacaktır lakin iş skorla bitmiyor, Reboundlarda ki 55-41 üstünlük Gortat Battie ikilisini 4 numarada daha fazla denemedikçe erimez.
Savunmada Magic'in sertleşmesi gerek, Yılmaz Morgül gibi damarlı olması gerek.. Hidayet ve Lewis'i birer numara kaydırılarak daha fizikli ve sert olmak mümkün ama bunu yapmak aynı zaman da Magic'i buraya getiren basketbola hücüm anlamında ihanet olur, kaldı ki Magic'in buna adapte olmak için de çok esnek bi yapısı olduğunu da düşünmüyorum..
ilk raunda Lakers, hızlı girdi Magic'i kroke vaziyete getirdi..2. raund ne olur izleyip görücez ama Amway arena öncesi gelebilecek benzer bi yumruk, maçın knockout ile bitmesine neden olabilir.
4 Haziran 2009 Perşembe
There Can Be Only One - Game 1
Lakers açısından serinin kilit adamı Lamar Odom olur kanısındayım. Yalnız bu arkadaşın 5-6 maç üst üste iyi oynadığına şahit olmadı şu gözlerim. Lakin son iki Nuggets maçındaki gibi hücum, ama özellikle savunma dominasyonuyla oynarsa seri 4-1 bile bitebilir. Özellikle Gasol'ün şut tehditi ile Howard'ı pota altından çıkartıp Odom'un pota altından bitireceği çok set izleyebiliriz. Kobe konusunda yapacak fazla bi şey yok. Adamın Lebron'dan farkı her yerden şut bulabilmesi. Lebron gibi kendıne koridor açmasına, doğru yeri bulmasına falan da gerek yok.
Yine de Denver Serisinin son iki maçı olmasa, Houston karşısında bocalayan ve yumuşak olarak eleştirilen Lakers'ı favori olarak görmezdim. Lakers Playoff serisinde Mehmet Okur'suz Utah'ı, Yao'suz Houston'ı ve tam anlamıyla bi Center'ı olmayan Nuggets'ı geçip geldi. Pota altının Howard karşısında sınanacak olması saha avantajları adına talihsizlik yaratabilir.
Magic tarafına gelirsek, şunu netleştirmek gerek. Lebron'un 2. maçtaki şutu olmasa normal sezonu 66 galibiyetle kapatmış lig liderini süpüreceklerdi. Kabul ediyorum Cleveland serisinde eşleşme olarak çok avantajlıydılar lakin yine de bu kadar avantajlı olduklarını düşünmüyorum. Magic garip bi şekilde Celtics serisinde Ray Allen'ı, Cavs serisinde Mo Williams'ı bitirdi. Bu iki oyuncunun da Magic'in 3 lük bombardımanına cevap vermeye çalışırken oyundan düştüklerini ufak bi not olarak düşelim bi kenara.
Finale kadar katedilen yolda Magic, Howard'ın üzerinden buraya gelmedi. Ama bu seriyi kazanmak için Howard'ın sahaya %100'ünü vermesi gerek. Rebolarda Bynum, Gasol ve Lamar Odom ile her top için boğuşmak zorunda. Savunmadayken kaybedebilecek rebo'lar Magic adına maçın en önemli noktalarının başında geliyor bana göre. Bunu dışında Magic'te her maç farklı birkaç kişinin çıkıp skoru yüklenebilmesi büyük avantaj.
Sezon içindeki iki maçta Jameer Nelson'ın hızı ve çevikliği ile Fisher'ı denize döküp içeri yüklenmelerini, Rafer Alston'dan aynı efektiflikte beklemek çok zor gibi. Gerçi Jameer'i seri içinde de görebiliriz. Dönebileceğine dair geyiklerde hızlı bi artış var. Ama Lakers açısından bakarsak da birincisi Magic sezon içindeki Magic değil, ikincisi Lakers adına Fisher ve Bynum'ın performansları hiç iç açıcı değil.
Neticede ilk maçta eşleşmelerde kim kime üstünlük sağlayacak bi kaç saat içinde izleyip görücez. Ama bu biraz da boks maçı, her eşleşme, her maçta kendi içinde ayrı bi maç olarak değerlendirilmeli, çünkü serinin karakteri iki takımın oyun felsefesi kadar eşleşme üstünlüklerinin sonucu tayin edecektir.
Kalbim sonuna kadar Hido'nun, bana gülüşüyle kahramanım Earvin ' Magic ' Johnson'ı hatırlatan Dwight Howard'ın ve halk adamı Stan Van Gundy'nin yanında...
Trabzonspor'da Samet Aybaba Dönemi
Prensipte anlaşıldığı söyleniyor. Bu haber beni geçen haftaya götürdü. Trabzonspor-Fenerbahçe maçını birlikte izlediğim koyu Trabzonlu bir dostum mağlubiyet sonrası Trabzon'un şampiyonlar liginin kapısından dönmesiyle "Bu gece Trabzon'da cinsel hayat durur" mealinde konuşmuştu. Bu haberin ardından Şenol Güneş'in Seoul'deki kontratının bitimine kadar aynı problemin devamı söz konusu olur mu diye soracağım kendisine.
Ne yaptın Trabzon?
Edit: Haberin yalan olmak üzere olduğu söyleniyor. Bakalım.
(Başlamadan biten bir dönem olarak tarihteki yerini almıştır.)
Fulham'a Çek!
Tuncay’ı ve Volkan’ı Fulham’da buluşturabilecek yegane ortak payda efsanevi menajer Erdinç Şehit. Kendisi bugün halen bu ikilinin menajeri ve Sakaryaspor’da yöneticiliğe devam ediyor olmalı.
Kız arkadaşımın yıllar önce televizyonda Şehit’in katıldığı bir programda kendisinin ağzından duyduğunu söylediği şöyle bir hikaye var: Erdinç Şehit, Tuncay, Volkan ve Mahmut Hanefi taksiyle Lucescu ile görüşmek üzere Beşiktaş’ın tesislerine giderler. Görüşme isteklerini belirttiklerinde Lucescu’nun meşgul olduğu, şu anda görüşemeyecekleri söylenir. Bunun üzerine eyvallahı olmamasıyla bilinen Erdinç Şehit taksiye döner ve der ki “Kadıköy’e gidiyoruz.” Taksici “Abi 1. köprü çok tıkalıdır şimdi” demiş mi orası sır halen. Bu güne dair en önemli kayıpsa bence bir taksiye doluşmuş dörtlüyü ölümsüzleştiren hatıra fotoğrafıdır. Çok şık da kanıt olurdu. Nereden nereye diye jipli, Porsche’lu haber yapardı Milliyet.
Fulham tabii ki dedikodu şimdilik. Volkan’ın sözleşme yenilemeyecek gibi durması ve Tuncay ile ilgili çıkan haberleri Erdinç Şehit kaynaklı mitolojik hikayelerle aynı kaba koyup kaynatınca akla yatmıyor mu? Göreceğiz. Mahmut Hanefi’nin bu dedikodunun çok dışında, bir 2. Lig futbolcusu olarak kalmasıysa beni üzüyor. Çalışkan ve gariban bir delikanlıydı ama olmadı işte Fenerbahçe’de olamayan diğer genç yekün gibi…
Tuncay için Tottenham ve Liverpool söylentileri de tazeliğini koruyor. İkisinin de ilk onbir oynayabilecekleri bir takıma gitmeleri temennim. Fulham iyidir. Neyse, Erdinç abi işini bilir. Bir de Volkan’ın 81’li değil 79’lu olduğu dedikodusu vardır. Bu dedikodu gerçek hayatta ne işinize yarayacak? Ne bileyim, takıl.